Karbon piyasaları Türkiye’ye ne gibi fırsatlar sunuyor?
Haziran-2011 / Bu sorunun yanıtını vermek ülkemizde geniş kitlelerin öncelikleri arasında ne yazık ki hala yer alamıyor. Bunun sebebi maalesef bu alandaki küresel gelişmelerin bugüne kadar dışında kalmış olmamız olabilir. Ancak dünyamız küresel iklim değişiminin etkilerinin, sonuçlarının ve maliyetinin tanımlandığı köklü bir değişim yaşarken, bu sürece bağlı olarak ekonomileri, politikaları, teknolojileri ve hatta bireyin yaşam tarzını yeniden belirleyen bir değişken giriyor hayatımıza; karbon salınımı.
Kyoto Protokolü’nün Türkiye’de yürürlüğe girmesiyle ülkemiz gündeminde yavaş yavaş yer almaya başlayan karbon salınımı kavramı, yeni dünya düzenini oluşturan denklemde hesaba katılması gereken en önemli değişkenlerden biri. Hem şirketler hem de bireyler karbon salınımının yarattığı etkilere ve sonuçlara uyum sağlama gayretinde. Ekonomik süreçler çevreye duyarlı ürünler ve hizmetler ekseninde değişime uğruyor, tüketiciler düşük karbonlu bir yaşam tarzına uyum sağlamaya teşvik ediliyor. Türk kamuoyu olarak oldukça uzak kaldığımız için bu süreci yakından takip edememiş olsak da son yıllarda düşük karbonlu yaşam tarzına geçişte en önemli rollerden birisini karbon piyasaları üstlenmiş durumda: Milyarlarca dolarlık değerlere ulaşan karbon kotası alışverişleri, küresel ekonominin yeni önemli unsurları haline geldi.
Dünya genelinde ekonomik süreçleri yeniden yapılandıran karbon faktörü er ya da geç gerek iş dünyasında gerekse toplumsal alanda hayatımıza girecek. Peki Türkiye olarak böyle bir değişikliğe hazır mıyız? Ülkemize getireceği faydalardan, atılması gereken adımlardan haberdar mıyız? 250 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine sahip olup küresel gelişmelere ilgisiz kalmamız, herhangi bir düzenleme ve piyasa dinamiğinden kendimizi izole etmemiz düşünülebilir mi?
Bu soruların yanıt bulması yarınlarımız için hayati bir önem arz ediyor. Zira Türkiye gibi konumu gereği küresel ekonomi ve politikalardan kopuk yaşayamayacak bir ülkenin küresel ekonomik düzenin en önemli değişkenlerinden birisi konumundaki karbon salınımı ve bununla ilgili düzenlemeleri görmezden gelmesi düşünülemez. Bu alanda hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir farkındalık oluşturulması amacı ile yayına hazırladığım “Karbon: Fırsat mı, Tehdit mi?” adlı kitabım maddi ve stratejik boyutlarıyla uluslararası karbon piyasalarını tanıtırken, bu alanda ülkemizin önünde yatan fırsatları ve tehditleri ana hatlarıyla ifade etmeye çalışıyor.
Sanırım hepimizin bu aşamada kabullenmesi gereken düşünce tarzı, yaşantımızın her alanında kendisine yer bulacak olan düşük karbonlu ekonomiye geçiş süreçlerinin bizi kontrolümüz dışında etkisine almasını beklemeden inisiyatifi ele almamız gerektiğidir. Bu kitabı yazmaktaki amacım da bu gelişmeler zorunlu bir şekilde günlük hayatımızı şekillendirmeye başlamadan Türk kamuoyunu bu alanda mevcut küresel düzenlemeler ve en son gelişmeler hakkında bilgilendirmek ve bu son derece önemli konu hakkında ülkemizde bir farkındalık oluşmasına katkıda bulunmaktır.